Börülceli Yılan Balığı
Börülceli Yılan Balığı tarifi
Börülceli Yılan Balığı nasıl yapılır?
Ne zaman balık yapsam yanında mevsimine göre ya deniz börülcesi olur ya da kara börülcesiolur. Börülceler balık yanında tamamlayıcı olarak çok yakışıyor. O zaman birlikte olsalar “O da güzel olur.” dediler, periler.
Çok beğendik balık mevsimi gelmek üzere börülce bitmeden deneyiniz.
Malzemeler
1 tane yılan balığı
250 gr börülce ( İçi tanesiz olanları tercih ettim.)
2 tane kabak çiçeği
1 orta boy kırmızı soğan
5 diş irice sarımsak
1/2 demet maydanoz
5 tane taze soğanın yeşil sapları
2 limonun taze sıkılmış suyu
1 /2 limon(suyu sıkılmış)
1 çay kaşığı tane karabiber
1 çay kaşığı tane kişniş
2 tane defne yaprağı
3 yemek kaşığı zeytinyağı
Tuz
Karabiber
Yapılışı
Temizlenmiş ve yıkanmış balık kağıt havlunun üzerinde suyunu çekmesi sağlanır.
Börülceler yıkanıp temizlenir ve bütün olarak bırakılır.
Sarımsaklar yıkanıp kabuğu soyulmadan bıçak yardımıyla çıtlatılır.
Soğan ikiye bölüp çok kalın olamayacak şekilde yarım ay şeklinde kıyılır.
Yeşil soğan ve maydanoz incecik kıyılır.
Taneli baharlar ve defne yaprağı yıkanıp kurulanır.
Kabak çiçekleri fazla örselemeden yıkanıp içleri alınır. Sapını ve çanak yapraklarını almadım.
Suyu alınmış balık parçaları tuz ve karabiberler tatlandırılıp 2 yemek kaşığı zeytinyağı ve yarım limon ile ısıtılmış büyükçe bir tavada pişirmeden alt üst ederek şoklanır.
Balıklar bir tabağa alınıp yağın kalanı ilave edilip soğanlar şeffaflaşana kadar kavrulur bir yemek kaşığı kadarı tavada bırakılıp diğerleri alınır.
Aynı yağa börülceler ve sarımsaklar ilave edilir bir süre sotelenir.Börülcelerin yeşil olanlarından birkaç tanesi servis yaparken kullanmak için alınır. Bu sırada kalan soğanlar karamelize olmuşsa onlar da alınır.
Börülceye yeşilikler ilave edilip karıştılır üzerine kabak çiçekleri, şeffaf soğanlar, balık parçaları ve baharatlarla defne yaprağı da alınıp karıştılır.
Bu karışımın üzerine limon suyuyla birlikte 1/2 su bardağı olacak ılık su ve biraz tuz ilave edilir.
Önce orta kaynadıktan sonra kısık ateşte sebzenin çok diriliği geçmeyecek şekilde pişirilir en son üzerine karabiber serpilir. Suyu çok lezzetli oluyor biraz kalmasını tavsiye ederim.
Servis tabağına alınıp üzerine kızartılmış soğanlar serpiştirilip domates salatası eşliğinde servis yapılır.
Afiyet olsun.
Not; Yılan balığı özel ilgi isteyen bir balık. Balıkçınızın balığın derisinin kafasından tutup bütün olarak etinden soymasını bilmesi gerekmektedir.
Ayrıca yılan balığı bayağı yağlı oluyor o yüzden az yağ kullanmaya gayret ettim siz kendinize göre ayarlayabilirsiniz.
Kabak çiçeği neden derseniz? Defne yaprağı kesmek bahçaye çıktığımda kapanmak üzere olan çiçekler gülümsüyordu, nasıl reddedilir?
Benzer Yazılar
Biraz serinlemek ister misiniz? Hacer Ormanı
Hacer Ormanı
Aladağlar
Biraz serinlemek ister misiniz diye sormuyorum artık. “İsteriz isteriz” der gibiyiz, değil mi?
Dağlar, güzel dağlar beni büyüleyen güzel dağlar. Toroslar.
Toroslar bildiğiniz gibi üç bölgeye ayrılıyor doğusu Aladağlar, batısında Bey dağları ve orta Toroslarda ise üzerinde 4000m yüksekliğindeki Demirkazık zirvesini bulunduran Bolkar dağları.
Biz bugün Adana Aladağ ilçesi ile Kayseri Yahyalı ilçesi arasında bulunan bir doğa harikası, bir yeşil denizi Hacer ormanına gideceğiz.
Hacer ormanı tam olarak Toroslar üzerindeki Yedigöller ve Kapuzbaşı arasında bulanan bu iki bölgeyi biribirine bağlayan bir noktadır. Yükseklik deniz seviyesinden 2200den başlayıp 3000m ye kadar çıkar.
Yolumuza Adana’dan başlayıp doğuya doğru giderek önce Kozan ardından Aladağ ilçesi üzerinden sağımıza Zamanti vadisi ve ırmağını alıp ilerledik. Hacer ormanındaki kaynaklardan beslenip üzerindeki bazı parkurlarda rafting yapılabilen Zamanti ırmağı kendi adında bir vadiden akıp aşağılarda Seyhanla birleşiyor.
Aladağlara varıp ardından soğuk suları sanki bir devin ağzından akıyormuş gibi suların indiği Kapuzbaşı;
ve ver elini Hacer ormanı. Burası bir cennet. Vadi, plato ve 3000 m yi bulan yükseklikteki doğa harikası.
Burada gittiğimiz Yedi göller bölgesini ise bir başka yazı konusu olacak büyüklükte olduğu için saklı tutuyorum:))
Bu bölge Aladağlar milli parkı içinde bulunmaktadır.
Kapuzbaşından ayrılıp kuzeye doğru çıkıldığında artık Hacer ormanına doğru gidiyoruz demektir.
Kapuzbaşı şelalesi üzerinde bir su değirmeni de bulunmaktadır.
Hacer ormanı, Türkiye’nin en büyük post ormanı denilen ağaç grubunun bulunduğu bir alan. Ormanının florasını göknar, meşe, sedir,ardıç, gürgen, titrek kavak, ve karaçam oluşturuyormuş. Ayrıca buraların yerlileri yaban hayatının da zengin olduğunu söylediler. Ürkek yaban keçileri karşımıza çıkar belki diye, çok bekledik.
Hacer ormanı içerisinde kendiliğinden oluşmuş bir kısmı yayılan sürüler için dinlenme yeri bir kısmı ise günümüzde soğuk hava depeosu olarak kullanılan mağaralar bulunmaktadır.
Yolumuza kaynaklardan su içe içe
kimi dala, çiçeğe baka baka ilerledik. Kimi yerlerde çöpünden ayıklanıp yufkaya sarıp üzerine de şeker serpilip yenen karamuk- karamık.
Deve dikenleri çiçeklerini açmış.
Ya bu güzeller güzeli kuşburnu, insanoğlundan kalırsa kurda kuşa yem olacak.
Yolumuz dev bir buzula kadar gitti.
Ne yazık ki ısınma gerçeği onu da etkilemiş ve küçüldüğünü söylediler.
Ova ne kadar sıcak düşünmek bile istemiyorum. “Ohh!…Buz gibi” sözü, tam karşılığı.
Toroslar üzerindeki bu pırlantalar geleceğimiz için çok önemli. O yüzden dağlarda yapılan her hareket bir değil birkaç defa düşünülmelidir.
Bu yükseklikten sonra pek ağaç yok.
Ne yazık ki ormanı, ağaç bakımı ve çevreye özen konusunda bakımsız gördüm. 2000 m den sonra bile istemediğin kadar plastik şişe, naylon bulunmakta, buna da bölgeye piknik yapmaya gelenlerin sebep olduğunu bir gerçek. Bir daha bunları fotoğraflayıp sergilemeyi düşünüyorum.
Yorulduk ve tabii ki acıktık. Önce, bir güzel kuyruğu erit.
Biraz nefes alıp dinlenirken bölgede ne yenir ne içilir diye sorup öğrenmek lazım.
Verilecek bir demet çiçek her zaman bulunur.
Yurdumuzun geçiçi sahipleri olarak gelecek nesle bıracağımız ne ev ne araba ne de diğerleri çok önemlidir, önemli olan bıraktığımız bu değerli topraklardır.
Değerinin bilinmesi için elimizden ne geliyorsa yapılmalıdır.
Benzer Yazılar
Makarna- Erişte
Evde Makarna – Erişte tarifi
Evde Makarna – Erişte nasıl yapılır?
Çankırı’nın en meşhur caddesinde kocaman ahşap bir ev düşünün ve onun ikinci katında gene kocaman bir salon. Bugün mutlaka daha büyük evler var, içlerinde yaşıyoruz ama bu benim çocukluğum, gözümdeki.
Bu salon bizim oyunlarımıza yer olduğu gibi kış hazırlıklarının çalışma alanıydı. İşine, kalabalığına ya da mutfağa yakınlığına göre yerler seçilirdi. Nenem örtüyü serer birkaç gereken eşya ile yerini alır sonrasında halam, annem ve tabi ki 3 küçük kız etraflarında dolaşırdık. Annem arada bize söylense de gene de yanlarında olmamıza pek ses çıkarmazlardı. Bizim isteklerimiz onların acelesine göre değişirdi, biz de onlarla ya fasulye keser ya biber boşaltır ya da en sevdiğimiz – bana göre – hamur keserdik. Önce tabi hamuru açmak lazım ya, ona da göz yumdukları olurdu. Onlardan razı olsun bize bu tatları yaşatıp öğrettikleri için.
Hamur kesmek öyle pek hafife alınacak bir iş değildi bizim evde. Bayağı emek verilirdi, çokça yapılırdı. Kalabalık çok zira.
Birgün öncesinden neredeyse takım yemek hazırlanırdı bu işler annemindi. Nenemse önce bıçakları bilettirir, unu eler, yumurtayı, tuzu ayarlardı. Bitmedi, hamur yoğrulacak bakır leğenler, hamuru açmak için yaslağaçlar- oklavalar, ufağını ayırmak için elekler ve tabii ki hamuru kesmek üzere ayrı oturulacak yer için ayrı örtü ve minderler hazırlanırdı “büyük gün”e.
Ertesi gün sabah erkenden nenem önderliğinde evin hanımları hamuru birkaç leğende yoğurup dinlenmesi için üzerini örter ve sabah kahvaltısı yapılır, o sırada önceden haberli en yakın halalar teyzeler birer birer gelirdi.
Artık iş vakti.
Pazılar yapılır ve erişte için uygun kalınlıkta hamurlar açılır. Biz de bu arada artık yavaştan sokulmaya başlardık. Bir iki hamur serdikten sonra sıra açmaya geldi diye düşünüp gözümüze kestirdiğimiz bir yaslağacın yanına yaklaşıp hafiften una hamura bulaşırdık. Her kafadan bir ses çıkardı o sırada, memlekette nerede ne varsa konuşulur olmayanların bayağı kulakları da çınlatılırdı:)
Bizim evde sadece makarna kesilmezdi aynı zamanda minnacık kareler halinde tutmaç
ve üzerine soğanlı- salçalı kıymalı sos yapıp altına sarımsaklı yoğurt döktüğümüz perişka hamuru da kesilirdi.
Erken başlandığı için öğle yemeğinden önce erişteler kesilmeye başlanmış olurdu. Yemeğin yanına kalabalığa göre makarna da haşlanıp üzerine mis gibi taze peynir ufalanır tereyağını kızdırıp döktükten sonra başka birşey yemek düşünülmezdi. Yanına bol soğanlı domates salatasına doyum olmazdı.
Şimdi anne evinde hala makarna keseriz o günler gibi olmasa da… Olan olmayana rahmet – uzun ömür dileyerek o günleri yad ederek yapıyoruz ana- kız.
Ağız tadıyla yenmesi dileğiyle…
Malzemeler
Yumurta
İçme suyu
Tuz
Un
Yapılışı
Yumurtayı derin bir kaba kırıp -30 yumurta ile yaptık- üzerine 1 avuç Çankırı tuzu ilave edilip güzelce çırpılır.
Derin ve yayvan bir leğene 5 kiloya yakın un eleyip ortasını havuz gibi açıp içine hazırlanan yumurta, o miktar kadar soğuk su ilave edip, yaklaşık yarım avuç daha tuz koydum.
Kenardaki undan ala ala gerekirse un ilavesiyle katı bir hamur yoğrulur.
Yoğrulan hamur 30 dakika kadar nemli bezin altında dinlendirilir.
Altına un serpilmiş bir yaslağacın üzerinde büyükçe pazılar hazırlanır.
Pazılardan önce evler açılıp kat aralarına un serpilir.
İlk açılan alınıp uygun kalınlıkta açılır.
Şimdilerde artık kurutmak için zaman kaybedilmiyor. Elektrikli saçta kısa süreli tavlandırılıp hamurlar kesilecek kıvama getirilir.
2 ya da 3 yufka üst üste koyularak ortadan ikiye kesilip 4-6 kat elde edilir ve uygun genişlikte kesilir. Erişte kesiminin ilk aşaması hazırlanır.
Kesilebilecek kalınlıkta evler alınıp yaklaşık 2-3 mm kalınlığında kesilir.
Altına kalın örtüler serilmiş çarşafların üzerinde güneş gören bir yerde arada karıştırarak havalandırılır.
Ertesi gün aydınlık ve esintili bir yerde kurutulur.
Kavanozda ya da pamuklu kumaştan yapılmış torbalarda saklanır.
Afiyet olsun.
O gün makarna keserken beraber olduğumuz annemin arkadaşı Aksaraylıdır. “Annem biraz daha uzun keserdi.” deyince makarnanın birazını da öyle kestik haşlanıp çıktığında pek hoşumuza gitti.
Kiler doluyor yavaştan.
Son Yorumlar